“Aynı Deniz, Farklı Yolculuklar: Gemi Türlerine Göre Değişen Dinamikler” başlıklı panelde, denizcilik sektöründe aktif olarak görev alan üç denizci; Uzakyol Tanker Gemi Kaptanı Damla Gerzeli, Uzakyol Birinci Zabiti Hande İpek Yamanel ve Uzak Yol Vardiya Zabiti Seray Atay, kariyer hikâyelerini ve gemi tercihlerindeki dinamikleri katılımcılarla paylaştı.
İnteraktif bir şekilde başlayan panel denizci öğrencilerin çeşitli soruları ve panelistlerin tecrübelerini aktarmaları ile devam etti.
Panelde en çok dikkat çeken konulardan biri, yerli ve yabancı bayraklı gemilerde çalışmanın avantaj ve dezavantajlarıydı. Seray Atay, stajyerliğinden bu yana yabancı şirketlerle çalıştığını, farklı milletlerle etkileşimde bulunmanın gelişimine katkı sağladığını belirtti.
Hande Yamanel ise şirket seçiminin, gemideki insan ilişkilerinden daha belirleyici olduğunu vurgulayarak “İyi insanlar da kötü insanlar da her yerde olabilir. Önemli olan, personeline değer veren bir şirket seçmek,” ifadelerini kullandı.
Damla Gerzeli ise Türk firmalarında çalışmayı tercih ettiğini belirterek, “Karakterime daha uygun. Daha samimi ilişkiler kurulan, Türk kültürü klasiklerini yaşayabildiğim bir ortamları tercih ediyorum,” dedi. Türk firmalarında çalışmanın karaya geçiş sürecini kolaylaştırdığını da sözlerine ekledi.

Deneyimler paylaşıldı
Panelistler, kariyerlerinin başında aldıkları veya keşke alsalardı dedikleri tavsiyeleri de paylaştı. Gerzeli, yönlendirme eksikliği yaşadığını, ancak kaptanlığı kendine uygun bulduğunu belirtti. Yamanel, “Kişiye değil, pozisyona saygı duyun. Haklı bile olsanız saygısızlığa düşmeyin,” diyerek genç denizcilere önemli bir uyarıda bulundu. Ayrıca teknik bilginin yanı sıra sosyal becerilerin de önemli olduğunu hatırlattı.
Seray Atay ise “Bu yaşlarda kendinize fazla stres yüklerseniz, denizcilikte daha çok zorlanırsınız. Farklı alanlarda deneyim kazanmak size yeni kapılar açar,” dedi. Deneyimin önemine vurgu yaptı: “Denizcilik okulda değil, pratikte öğrenilir.” diyerek sözlerini bitirdi.
24. Ulusal Denizkızı Kongresinde düzenlenen Denizcilik Genel Müdürlüğü panelinde Denizcilik Genel Müdürlüğü Genel Müdürü Ünal Baylan alkışlarla sahnede yerini aldı.
Geçmişte de benzer etkinliklerde gençlerle buluştuğunu hatırlatan Baylan, denizciliğin geleceğini genç nesillerin şekillendireceğini ifade etti.
Türkiye’nin sahip olduğu 8 bin kilometreyi aşan kıyı şeridinin, denizciliği bir tercih değil zorunluluk haline getirdiğini söyleyen Baylan, “Denizcilik bağımsızlığın ve egemenliğin göstergesidir. Navlun gelirleri, istihdam ve stratejik avantajlarla birlikte ülkemiz için hayati öneme sahiptir” dedi.
Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nın “Turkish Straits” (Türk Boğazları) olarak anılmasının uluslararası alanda kabul görmesi için 20 yıldır çalışma yürüttüklerini belirten Baylan, “Bu kavramın yerleşmesi bizim için bir egemenlik meselesidir” diye konuştu.
Hatay depremi sırasında İstanbul’dan yola çıkan Ro-Ro gemilerinin bölgeye en hızlı ulaşan yardım araçları olduğunu belirten Baylan, “Afetlerde kara yolları yetersiz kalabilir ama deniz yolları stratejik bir can damarıdır” dedi. Ayrıca pandemi sürecinde dünya çapında lojistik krizinin önüne geçilmesinde deniz taşımacılığının büyük rol oynadığını hatırlattı.
İklim değişikliği ve otonom gemiler gündemde
Konuşmasında Paris İklim Anlaşması sonrası denizcilik sektörüne getirilen emisyon sınırlamalarına da değinen Baylan, 2050 yılına kadar karbon salımının sıfırlanmasının hedeflendiğini söyledi. Öte yandan, otonom gemiler ve yapay zekâ teknolojilerinin sektörde yeni tartışmaları da beraberinde getirdiğini belirtti: “Hukuki altyapılar henüz tamamlanmadığı için insan unsuru olmayan gemiler ciddi soru işaretleri taşıyor.” dedi.
‘’Siber güvenlik zafiyetleri küresel tehdide dönüşebilir’’
İspanya’nın başkenti Madrid’de katıldığı bir denizcilik toplantısında yaşanan elektrik kesintisini örnek gösteren Baylan, “Bir anda tüm iletişim çöktü, ulaşım felç oldu. Türkiye gibi anında kriz yönetebilecek altyapıya sahip olmayan ülkelerde sonuçlar çok daha vahim oluyor” dedi.
‘’Kadın denizciler desteklenmeli’’
Kadın kaptanlar, yöneticiler ve stajyerlerin sayısının artmasını önemsediklerini belirten Baylan, denizcilikte toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının uluslararası prestij açısından da değer taşıdığını ifade etti.

‘’Türkiye’nin denizcilik gücü büyüyor ama daha gidilecek yol var’’
Geçen yıl Türk limanlarında toplam 606 milyar dolarlık ticaret gerçekleştiğini belirten Baylan, Türkiye’nin dünya sıralamasında 47. sıradan 38. sıraya yükseldiğini söyledi. Dünya ticaretinin %88’inin deniz yoluyla yapıldığını vurgulayan Baylan, “Bizim tonaj kapasitemiz dünya sıralamasında 86. sırada, değer olarak 55. sıradayız. Bu tabloyu daha da iyileştirmeliyiz” diye konuştu.
Türk boğazlarında ve kıyı illerinde kurulan gemi trafik hizmetleri ve AIS kuleleriyle deniz güvenliğinin artırıldığını aktaran Baylan, Tekirdağ’daki Ulusal Deniz Emniyeti Merkezi’nin 2024 yılında 346 olayda 884 kişinin kurtarılmasına katkı sağladığını ifade etti.
Türkiye’de denizcilik politikalarının daha da güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Baylan, “Eskiden bir denizcilik kabinesi vardı, sonra müdürlük seviyesine indirildi. Şimdi yeniden bir Denizcilik Bakanlığı kurulması gerekiyor. Sektörü sürdürülebilir kalkınmanın odağı haline getirmeliyiz” şeklinde konuştu.
Savunma Sanayii’nin kalbi: Yerli üretim, modernizasyon ve stratejik derinlik
Savunma sanayiinde gelinen noktayı gözler önüne seren sunum, Savunma Sanayii Başkanlığı Harp Gemileri Sözleşme / Program Yönetimi Mühendisi Sayın Mehmet Sarı tarafından gerçekleştirildi.
Sarı, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın temel amacını; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonu ve yerli savunma sanayiinin geliştirilmesi olarak tanımladı. Başkanlığın yapısı, görevleri ve organizasyonel teşkilatlanmasına dair bilgiler paylaşan Sarı, 1200 personelin görev yaptığı kurumda 1100’den fazla projenin yürütüldüğünü ve toplam proje hacminin 100 milyar doları aştığını belirtti.
Savunma sanayiinde zamanla geçilen dört temel aşamayı da özetleyen Sarı, “Hazır Alım, Ortak Üretim, Özgün Tasarım & Yerli Üretim ve İleri Teknolojiler” başlıklarıyla süreci yapılandırdı. Ayrıca, farklı kamu kurumları ve özel sektörle kurulan stratejik iş birliklerinden de söz etti.
Deniz araçlarında derin uzmanlık
Sunumun önemli bölümlerinden biri, Sarı’nın yönetiminde bulunduğu Deniz Araçları Daire Başkanlığına ayrıldı. Bu başkanlık, AMFİBİ, DESTEK, HARP ve KARAKOL olmak üzere dört ayrı alt birimden oluşuyor ve askeri gemi inşasının tüm safhaları bu yapı içerisinde yürütülüyor. Sarı, bu dairenin temel görevinin; Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer kamu kurumlarının ihtiyaç duyduğu deniz araçlarının projelendirilmesi, ihalelendirilmesi ve sözleşme süreçlerinin yönetilmesi olduğunu belirtti.
Askeri gemi tedarik sürecinin sivil tedarikten çok daha karmaşık olduğunu vurgulayan Sarı, bu karmaşanın yalnızca doğru süreç yönetimiyle aşılabileceğini ifade etti. Tedarik süreci; konsept belirleme, özel geliştirmeler, teorik testler, üretim, entegrasyon ve son kullanım aşamalarıyla adım adım yürütülüyor. En önemli noktalardan birinin, maliyet-kalite dengesinin optimum noktada tutulması olduğunu vurguladı.
Sunumun sonunda Sarı, savunma sanayiinde yerlileştirme çalışmalarına da dikkat çekti. ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN gibi kurumların geliştirdiği GÖKDENİZ, MİLDAS, SEDA gibi sistemleri örnek göstererek Türkiye’nin dışa bağımlılığı azaltmak için attığı adımları özetledi.

24. Ulusal Denizkızı Kongresi’nin 3. Gününün 4. paneli olan “Yat Endüstrüsünde Operasyon ve Ağırlama Sinerjisi” oturumu için sahnede Begüm Şirketler Grubu Kurucusu Ve Ceo’su Sayın Begüm DOĞULU, Xone Superyatch Group Kurucusu Levent BAKTIR, Yalıkavak Marina Direktörü Deniz AKALTAN yerlerini aldı.
Begüm Doğulu, “Eğitim almanız çok önemli, biz zamanında yatçılık eğitimi almadık. Gerekli eğitimi alıyorsunuz, bu yüzden kariyerinizde hızlanabilirsiniz. Mesleğinizi seviyorsanız devam edin. Denizcilik zor bir sektör, sabrınız olmalı ve özel hayatınızdan feragat edebilmelisiniz. Okul bitmeden önce mutlaka sahada uygulamalı deneyim kazanın” ifadelerini kullandı.
“Marina ve yat operasyonları arasındaki temel farklar nelerdir?” sorusu üzerine, Deniz Akaltan, “Marina ve operasyon bir işbirliği gibidir. Yatlar marinalarda belli bir süre kalsa da, operasyon kısmının sorumluluğu da söz konusu. Bu iki grup arasında iyi bir koordinasyon olmalı. Ayrıca sektörde dil, her zaman önemli bir unsur.” dedi.
Son olarak,“Lüks otelcilik hizmetleri yatçılıkta ne gibi avantajlar sağlar?” sorusunu yanıtlayan Deniz Akaltan, “Marinaların çeşitliliği artırılmalı. Lüks hizmet vermek istiyorsanız, her konuda bilgi sahibi olmalı, müşteriye her türlü imkanı sunabilmelisiniz. Tekneler artık marinalara uğramadan bir yaz geçirebiliyor, bu yüzden daha fazlasını sunmanız gerekiyor’’ ifadelerini kullandı.
Kongre’nin son panelinde ‘’Küresel Ticarette Gemi Tedarik Hizmetlerinin Stratejik Rolü & Gemi İnsanlarının Zihinsel Sağlığı ve İyilik Hali’’ konusunu ele almak adına AVS GLOBAL SHIP SUPPLY AND CATERING KÜRESEL TEDARİK MÜDÜR YARDIMCISI CANSU FAZLIOĞLU ve EKOL DENİZCİLİK EĞİTİM MERKEZİ İNSAN KAYNAKLARI MÜDÜRÜ MURAT BİNGÜL sahnede yerlerini aldı.
Gemi işletmelerinde satın alma sürecine değinen Fazlıoğlu, kumanya ve teknik malzeme temininin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle MLS standartlarına uygun yapılan alımların ve IMPA gibi katalogların doğru sipariş vermede büyük rol oynadığını belirtti.
Gemi taleplerini; mürettebatın mesleki bilgisi, alışkanlıkları, yabancı dil düzeyi ve ürün kritikliği gibi faktörlerin şekillendirdiğini ifade eden Fazlıoğlu, yanlış alımların önüne geçmek için AVS olarak ürün kodlarıyla çalıştıklarını aktardı. Ayrıca online katalogların süreci kolaylaştırdığını da ekledi.
Kumanya ikmalinde empati ve esnekliğin önemine dikkat çeken Fazlıoğlu, gemi insanının moralini yükselten en önemli unsurun iyi yemek olduğunu belirtti. Teknik malzeme alımlarında ise liman operasyonları ve denetimlere bağlı olarak kritik malzemelerin öne çıktığını söyledi.

“Gemi insanının mutluluğu iki şeye bağlıdır”
Ekol Denizcilik Eğitim Merkezi İnsan Kaynakları Müdürü Murat Bingül, denizcilik panelindeki konuşmasına AVS temsilcisi Cansu Fazlıoğlu’na teşekkür ederek başladı. Geleceğe dair umutlu mesajlar veren Bingül, denizcilik kariyerinde en önemli iki unsuru şu sözlerle özetledi: “Bir gemi insanının mutlu olabilmesi için iki şeye ihtiyacı vardır: İyi yemek ve kendini değerli hissetmek.”
DTO’ya bağlı olarak faaliyet gösteren Ekol Denizcilik Eğitim Merkezi’nin 639 öğrenciye aynı anda eğitim verebildiğini ve 100’e yakın farklı kursla sektöre katkı sunduğunu belirten Bingül, eğitim sahalarında yangın ve sel gibi gerçekçi senaryolarla uygulamalı eğitim verdiklerini aktardı.
İnsan kaynakları süreçlerine de değinen Bingül, işe alımlarda MMPI (Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri) testiyle psikolojik dayanıklılık, karar alma becerisi ve takım çalışmasına yatkınlık gibi kriterleri analiz ettiklerini vurguladı. Test sonuçlarına göre adayların yaklaşık %10’unun gemi yaşamına psikolojik olarak uyum sağlayamayacağının öngörüldüğünü söyledi.
Gemi yaşamının zorluklarına da dikkat çeken Bingül, personelde sıkça görülen depresyon, tükenmişlik sendromu ve uyku bozuklukları gibi sorunların önceden tespit edilerek müdahale edildiğini belirtti. Konuşmasını, mesleğe uygunluk ve kişisel farkındalığın önemine dikkat çekerek tamamladı.
Soru ve cevapların ardında panel alkışlar ile son buldu.