Türk Armatörler Birliği’nin 10 Ağustos 1939 yılında kurulduğunu, mazisinin çok eskiye dayanan bir dernek olduğunu söyleyen Türk Armatörler Birliği Genel Sekreteri Hüseyin Çınar, günümüze kadar deniz taşımacılığına önemli katkılar sağladığını belirtti.
Deniz taşımacılığının küresel ölçekte Armatörler Birlikleri (Shipowner’s Association) adı altında temsil edildiğini ve dünya çapında her ülkede olmak üzere neredeyse 110 adet armatörler birliği bulunduğunu vurgulayan Çınar, “Türk Armatörler Birliği uluslararası alanda da Türkiye deniz taşımacılığı sektörünü temsil edebilecek önemli kuruluşlardan biri” dedi.
Kabotajın ülkelerin deniz taşımacılığını koruması ve geliştirmesi için çok önemli bir uygulama olduğunun altını çizen Çınar, şunları kaydetti: “Kabotaj, kendi sularında deniz taşımacılığının uluslararası rekabete kapatılması ve korunması. 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile kapitülasyonların kaldırılması sonrasında yapılan üç yıllık bir hazırlık sürecini müteakip Türkiye bu hakka 19 Nisan 1926 tarih ve 815 sayılı ‘Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (kabotaj) ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcrayı Sanat ve Ticaret Hakkındaki Kanun’’ ile ulaşabildi. Bu kanun Türkiye kıyılarında mal ve yolcu naklinin, limanlardaki çekme ve kılavuzluk hizmetlerinin Türk bayraklı gemiler ve teknelerle yapılmasını, bu işleri yapacak kişilerin de Türkiye vatandaşı olmasını zorunlu kıldı. Söz konusu kanun 1 Temmuz 1926’dan itibaren yürürlüğe girdi. Kanunla beraber yapılan çalışmalarla 1930 yılında Türk Gemi Kurtarma, 1933 yılında Denizyolları İşletme İdaresi’nin açılması, 1938 yılında Denizbank’ın hizmete girmesi, limanlar yapılıp Türkiye gemi filosunun büyütülmesi, kabotaj ve uluslararası sularda deniz taşımacılığının geliştirilmesi ile sürdürüldü.”
Çınar, 1970’lerde Akdeniz’in küçük tonajlı Türk koster gemi filolarının hakimiyetine girdiğini, günümüze kadar ticaretin, buna bağlı olarak da ihracat ve ithalatın artmasıyla Türkiye deniz taşımacılığının kabotaj dışına çıkarak dünya çapında bir filo olmasına imkan tanıdığına dikkat çekti.
Karadeniz ve Akdeniz havzasında koster sayısı bin 800
O dönemlerle koster işleten armatörlerin yavaş yavaş yatırımlarını uzak mesafe gemilere kaydırmaya başladığını ve kosterlere yapılan yatırımların azaldığını söyleyen Çınar, “Bu bağlamda gemiler her geçen gün daha da yaşlanarak eski bir koster filosu haline geldi. Kendi verilerimiz dahilinde yaklaşık 750 gemi olduğunu tahmin ediyoruz. Karadeniz ve Akdeniz havzasında ise koster sayısının bin 800’lerde olduğu düşünülüyor”
Kabotaj denilince akla ilk kosterlerin geldiğini anlatan Çınar, kıyılarımızdaki deniz taşımacılığının neredeyse tamamının bu gemilerle yapıldığını anımsattı.
Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne bakıldığında koster tanımı olarak ‘kıyı limanları arasında sefer yapmak üzere inşa edilmiş ve donatılmış küçük yük gemisi’ ifadesine rastlandığını belirten Çınar, “Bu tanımdan da hareket ederek kabotajın getirdiği kısıtlamalar nedeniyle özellikle denizcilik literatüründe ‘shipping connectivity’ adıyla rastladığımız taşımacılık bağlantısının kesintiye uğramaması ve gecikmelere yol açacak şekilde çalışmaması kosterlerin ve feeder olarak tanımladığımız gemilerin önemini daha da artırıyor. Bu bağlamda hem sayı hem de yenileme anlamında koster projesi oldukça önem kazanıyor” ifadesini kullandı.
“2019 yılı itibariyle Türkiye’de 79 faal tersane var”
Deniz taşımacılığının ülkemiz adına en önemli yegane proje olduğuna dikkat çeken Çınar, şöyle devam etti: “Bu konuda Gemi İşletmeciliği Komite Direktörü Harun Şişmanyazıcı’nın geçmiş dönemden günümüze kadar birçok çalışması bulunduğunu da unutmamak gerekir. Söz konusu çalışmalar hem rakamsal hem de değerlendirmeler anlamında bizlere çok isabetli bir yön gösteriyor. Harun Şişmanyazıcı’nın çalışmalarında elde ettiğimiz verilere göre 2019 yılı başı itibariyle Türkiye’de 79 faal tersane bulunuyor. Bu tersanelerin önemli bir bölümü hem sayı ve kapasite hem de yarattığı değer bakımından ülkemiz ekonomisi için oldukça önemli. Tersanelerimizin proje kapasitesi 4.5 milyon DWT yıl olup Mart 2019 itibariyle sipariş defteri kayıtlarına göre çoğu römorkör olmak üzere 136 gemi siparişi bulunuyor. İşte koster projesi sadece deniz taşımacılığımıza değil, gemi inşa sanayindeki kapasitemizin verimli bir şekilde kullanılmasına da imkan sağlayacak. Bununla birlikte istihdam anlamında da birçok insanımıza çalışma alanı ve iş imkanı yaratılacak. Ayrıca tersanelerimize en az 10 yıllık bir proje sunulacak. Koster gemilerimiz sadece kabotajda değil, aynı zamanda yakın kıyısal sefer bölgelerinde de yük taşıyacağından yapılan yatırımı çok kısa sürede geriye döndürebilecek.”
Çınar, Türkiye’de her ne kadar kabotaj çok sıkı uygulansa da kamu ve stratejik önemli yüksek yatırımlı projelerle kullanım gerekliliği dikkate alınarak Türk bayraklı eşdeğer bir gemi bulunamadığında özel maksatlı yabancı gemilere süreli izin verilebildiğine işaret ederek, “Bunlar genel olarak taşımacılık yapmayan fakat diğer özel amaçlarla kullanılan gemiler. Bunlar boru döşeme, sondaj gemisi gibi gemiler” dedi.